Okulumuzun Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenlerinden Hatice Gür Edebiyat dersinin zevkli ve daha akılda kalıcı olması sağlamak için Cumhuriyet Dönemi Türk romanı konusunu işlerken Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eseri olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü adlı romanını daha anlaşılır kılmak adına ilçemizde bulunan ve uzun zamandır saat tamirciliği yapan Saatçi Musa Bey in atölyesinde işleyerek dönemin özelliklerini hem geçmişe yolculuk yaparak hem de Musa Bey’in tecrübelerinden yararlanarak öğrencilerimize aktarmaya çalışmıştır. Bu etkinlik ile 2. Abdülhamit, 2. Meşrûtiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin konu alındığı, saatlerin insan gibi düşündürüldüğü bu romdan hareketle zamanın somutlaştıran saatler ve saat tamirciliğinin; insan ruhu ile zamanın, zaman ile İslam’ın ve  kültürümüzün ilişkisi hakkında yarım asırdan yakın saatleri ayarlamaya, zamanı anlamaya çalışan  Musa  amca söze şöyle başlıyor: “ Ben 46 yıldır saat tamir ederim evlat. Ömrüm dişliyle, zemberekle, tıkırtıyla geçti. Her gün sayısız saatin içini açarım ama en çok insanın kendi zamanını nasıl harcadığına üzülürüm. Saat, yalnızca zamanı göstermez… Zamanın ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatır. Akrep ve yelkovan dönüyor ya, işte o dönerken senin ömründen gidiyor. Her tik-tak bir nefes, her dakika bir fırsat demek. Gençken insan, zamanı çok sanıyor. “Daha yaparım, daha var,” diyor. Ama öyle değil. Zaman ne durur, ne geri döner. Ben ömrüm boyunca birçok saati tamir ettim ama bir insanın boşa geçen zamanını geri veremedim.  Size bir ustadan nasihat olsun: Vaktinizi kıymetli şeylere harcayın. Boş konuşmalara, gereksiz dertlere, sahte insanlara değil… Öğrenmeye, üretmeye, güzel anılar biriktirmeye verin zamanınızı. Unutmayın, kırılan bir saati tamir ederiz… Ama boşa harcanan zamanı asla.”  Musa amcanın bu sözleri öğrencilerimizde güzel etkiler bırakıyor.

Aynı zamanda ilçemiz esnaflarından iş yerini adeta bir nostalji müzesine dönüştüren, Hüsnü Düşlü Beyefendi ile öğrencilerimiz geçmişe yolculuk yaptılar. Bazı insanlar zamanı tutamaz, bazılarıysa ona dokunur. İşte tam da bu noktada karşımıza çıkan  Hüsnü Bey, geçmişin tozlu raflarında unutulmaya yüz tutmuş eşyaları birer hatıra olarak gün yüzüne çıkarıyor. Her parça onun için sadece bir nesne değil; bir hikâye, bir anı, bir yaşam izi. Hüsnü Bey’in dükkanının bir köşesi daktilolardan gramofonlara, Cumhuriyet’in ilk yıllarına  ait madeni paralardan siyah-beyaz televizyona kadar onlarca farklı objeyi özenle saklıyor.   Hüsnü Bey “Eskiler sadece eşya değildir, yaşayan tarihtir,” diyor. Onun bu sözleri, bu tutkunun sıradan bir hobiden çok daha fazlası olduğunu gözler önüne seriyor. O, geçmişle bugünü buluşturuyor; kaybolmaya yüz tutmuş kültürel mirasımıza sahip çıkıyor. Bir çöp gibi görünen eski bir saat, onun ellerinde yeniden can buluyor. Zamanın eskitemediği bu değerleri günümüze taşıyarak hem bugünkü nesillere ilham veriyor hem de yarının tarihçilerine eşsiz bir miras bırakıyor.

Zamanın, insan ruhunun çalkantılarının, II. Abdülhamit, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinin anlatıldığı “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” adlı romanı öğrencilerimizin daha iyi anlamaları adına sınıf dışına çıktığımız bu etkinliğimizde gençlerimiz zamanıi, gençliklerinin kıymetini iyi bilip zamanı güzel kullanmayı Saatçi Musa Bey amcadan dinlediler. Geçmişten bugüne kullanılan eşyaların zamanla nasıl değiştiğini Hüsnü Düşlü abilerinden öğrendiler.

Etkinliğimize sonsuz katkılarından dolayı İlçe Esnaflarımız Musa Bey ve Hüsnü Düşlü Efendiye çok teşekkür ederiz.